EÜ’de “Yunanistan İle İlgili Meselelerimiz Üzerine Bir Değerlendirme” Konferansı
Ege Üniversitesi’nde Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından “Uluslararası Hukuk Açısından Yunanistan İle İlgili Meselelerimiz Üzerine Bir Değerlendirme” konulu konferans gerçekleştirildi. Konferansı, Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi Turgay Cin verdi.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan, Türk Dünyası Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nadim Macit, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Programın açılışında Rektör Prof. Dr. Budak, konuşmacı Dr. Öğretim Üyesi Turgay Cin’e konferansa katkılarından dolayı teşekkür etti.
Türk Dünyası Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nadim Macit, “Arap Baharı adı altında Kuzey Afrika ülkelerinden başlayıp Irak’a kadar uzanan jeo-politik tanzim hareketi, bölgenin sancılı yapısını daha da derinleştirdi. Küresel sermayenin yer değiştirmesine paralel olarak tezahür eden güç raketi, küresel denklemin sınırı olan Suriye’de odaklaştı. Ülkemizin en uzun sınırında yaşanan bu mücadele bir taraftan geniş tabanlı göç hareketlerini tetikledi, diğer taraftan bölgeye dini ve etnik terör örgütlerinin yerleşmesine yol açtı” dedi.
Terör örgütlerinin küresel güçler adına vekaleten savaş yürüttüğünü belirten Prof. Dr. Macit, “Küresel güçler adına vekaleten savaş yürüten bu terör örgütleri sınırlarımızdan kentlerimize kadar uzanan vahşi olaylar sahnelediler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu gördü, sahnelenen tuzağı aşmak için etkili girişimlerde bulundu. Böyle bir ortamda batı sınırımızda yer alan Yunanistan, birçok alanda var olan sorunları kaşımaya başladı. Hatta Osmanlı’dan kalan vakıflara el koydu” diye konuştu.
Yunanistan’ın tek taraflı kararlar almaya başladığını ifade eden Prof. Dr. Macit, “İşin garip tarafı Baş Müftülüğü lağveden Yunanistan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hukukunu ve eğitim sistemini hiçe sayarak ‘ekümenik patrik’ anlayışına dayalı olarak devlet içinde devlet olmanın yolunu açmaya çalışmaktadır. Tüm bu sorunları anlamak ve çözüm önerilerinde bulunmak için bu konferansı düzenledik. Başta rektörümüz Prof. Dr. Necdet Budak’a, Dr. Öğr. Üyesi Turgay Cin’e ve katılımcılara teşekkür ediyorum” dedi.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Dr. Öğr. Üyesi Turgay Cin, Yunanistan ile ilgili sorunları; adalar, azınlıklar, Kıbrıs ve Akdeniz’deki sorunlar olmak üzere üç ana başlık altında topladı. Azınlık kavramının dini bir kavram olduğunu hatırlatan Dr. Cin, “Neden, Yunanistan’daki Türkler için her zaman Müslüman-Türk azınlık kavramı bir arada kullanılır? Yunanistan’da sadece Müslüman Türkler yoktur, Ortodoks Hristiyan Türkler de vardır” dedi.
Türk ve Yunan Ahalinin Mübadelesine Dair Sözleşme’de etnik kavramların kullanıldığı belirten Dr. Cin, “24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşmasının 45. maddesinde ‘Yunanistan’daki Müslüman azınlık’ kavramı yani dini bir kavram kullanılmıştır. Mübadele Sözleşmesiyle Lozan Barış Antlaşması ayrılmaz bir bütündür. İşte bu anlaşmaların hükümlerinin bize emri olarak kullanmamız gereken en doğru kavram; ‘Yunanistan’daki Müslüman Türk azınlık’tır. Çünkü hukuk herkesi bağlayıcıdır” diye konuştu.
Yunanistan’ın azınlıklara yönelik yasalar çıkarırken Yunanistan’daki Müslüman azınlığı, coğrafi bölge olarak Batı Trakya ile sınırlandırdığına dikkat çeken Dr. Cin, 1967 yılında Yunanistan’da meydana gelen askeri darbe sonucu yönetiminin yerini Batı Trakyalıların tabiriyle kukla yönetimlerin aldığını ifade etti.
“Yunanistan yapılan anlaşmalara uymuyor”
Yunanistan’ın yapılan anlaşmaların aksine azınlıkların kendi dilinde eğitim görmesine izin vermediğini bildiren Dr. Cin, “Yunanistan, yapılan Atina Anlaşması’nın aksine Türklerin yaşadığı bölgelerde sadece Yunanca eğitim veren dört devlet anaokulu açtı” diye konuştu.
Yunanistan’ın Atina Anlaşması’nda geçen ‘Müftülerin Müslüman cemaati tarafından seçilmesi’ konusundaki maddeye aykırı olarak davrandığını bildiren Dr. Cin, “Rodos, İstinköy, Selanik, Atina gibi kentlerde Müslüman Türklerin yaşamasına rağmen müftü seçimlerine izin verilmiyor. Bu tutum da anlaşmaya aykırıdır” dedi.
Kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin halifelik kurumunu kaldırırken, Patrikhane’nin de rolünü önemli ölçüde sınırlandırdığını belirten Dr. Cin, “Başpiskoposluk terimi yerine Patrikhane terimi kullanılırsa, Lozan Konferansı’nda varılan mutabakata aykırı olarak, Başpiskoposluğa ‘idari ve siyasi’ yetkiler tanınmış olur. Bunun hukuki anlamı da kişiyi Başpiskoposluktan Patriklik statüsüne terfi ettirmektir” dedi.
Vartholomeos’un Ukrayna Kilisesi’nin başı ve Ukrayna Devlet Başkanı ile Ukrayna Kilisesi’nin idaresi ile ilgili anlaşma yapmasına Türkiye’nin bir an önce itiraz etmesi gerektiğine değinen Dr. Cin, “Bu durum Vartholomeos’un uluslararası kişilik yani uluslararası tüzel kişilik kazanmasına yol açacak niteliktedir. Vartholomeos, zaten öteden beri devlet başkanı gibi hareket etmekte ve Yunanistan’da karşılanmaktadır. Eğer Türkiye bu duruma itiraz etmezse, durum kabul edilmiş ve uluslararası bir örf ve adet kuralı oluşmuş olacaktır” diye konuştu.
Everensel hukukun kötü niyeti değil, iyi niyeti koruduğunu ifade eden Cin, “Türkiye’nin ortaya koyduğu bu saygı ve hoşgörü, kötüye kullanılmamalıdır. Azınlıklar, bulundukları devletlerin ülke bütünlüğüne, devletler de azınlıkların haklarına saygı göstermelidir” diyerek sözlerine son verdi.