EÜ Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden “Yüksek Lisans Seminerleri”
Ezgi Güler-İslomiddin Safarov-Tolga Nayır
İZMİR(Ege Ajans)- Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Seminer Salonunda, “Yüksek Lisans Seminerleri”, Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nalan Kabay danışmanlığında gerçekleşti.
Yüksek lisans öğrencilerinin çalışmalarının sunulduğu seminerin ilk oturumunda Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Biyoteknoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Kazi Tanzina Rahman “Hormon Bozucuların Canlı Organizmalar Üzerine Etkisi” konulu çalışmasını sundu. Seminerin ikinci oturumunda ise Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Biyoteknoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Gülşah Öztep, “Su Sümbülü Bitkisinden Anaerobik Sindirimle Biyogaz Üretimi” konusunu anlattı.
Sunumlar öncesinde çalışma hakkında önbilgi veren Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nalan Kabay, ilk sunum için “Bazı kimyasallar hormonları bozucu etki yapıyor. Kullanılan yer döşemelerinden tutun bilgisayarlardan gıdalara böcek öldürücülere çok geniş bir spektrumda hayatımızda karşımıza çıkıyor. Soluma yoluyla içme suyu kanalıyla, gıdalarla ya da direkt temas yoluyla parfümlerde olabiliyor. Dolayısıyla değişik şekillerde hayatımıza aldığımızda olumsuz şekilde etkilenebiliyoruz. Biberonlarda, bebeklerin bazı oyuncaklarında bu kimyasal maddeler kullanılıyor. Bazı plastikleştirici, plastiğe yumuşak özellik kazandırıcı veya su şişelerinin şeffaf olmasını sağlayan bir takım kimyasallar bunlar. Artık biz bunların farkına varıyoruz ama bunları kullanmamak için veya hayatımıza sokmamak için pek önlem alınmıyor. Bu konuda dikkat çekmek isteyen Biyolog arkadaşımız canlı organizmalar üzerinde ne gibi hasarlara yol açtığı hakkındaki çalışmasını sunacak” diyekonuştu.
İkinci sunum hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Kabay, “İkinci oturum daha farklı bir konuyu ele alıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından birisi olan biyokütleden biyogaz üretimine dönük bir çalışma yapıyor. Bazı sucul bitkiler var, hatta geçenlerde Türkiye’de televizyonlarda da gösterildi bu. Hatay’da Asi Nehrini su sümbülü bitkisi istila etti. Bu bitkiler çabuk büyüyen bitkilerdir. Aynı zamanda yetiştikleri yer atık su ortamındaysa bu atık suyu da arıtabilen bitkiler bunlar. Bir yandan büyürken bir yandan da suyu arıtma yeteneği var. Diğer yandan çok fazla büyüdüğü zaman oradaki su ortamında ve canlılara bir takım zararlar verebiliyor, oksijeni tüketebiliyor. Ama biz daha önceki projelerimizde atık suların arıtmasında kullandık. Çabuk büyüdüğü için hemen hasat edilmeli ve bir şekilde değerlendirilmeli. Biz, bu hasat ettiğimiz bitkilerin laboratuvarda kurutup, öğütüp enerji üretiminde kullanmaya çalıştık” diye konuştu.
Bazı kimyasallar hücre fonksiyonlarını bozuyor
Yüksek Lisans Öğrencisi Kazi Tanzina Rahman, “Hormon Bozucuların Canlı Organizmalar Üzerine Etkisi” konulu sunumunda, “Bazı kimyasallar hormonlar gibi davranıyor ve reseptörler bunları hormon gibi düşünüyor. Bunun nedeni, yapılarının doğal hormonlara benzemesi. Bu sebeple reseptörler doğal hormonla suni hormonu karıştırıyor. Reseptörler kimyasal yapıları doğal hormonlara benzediği için fark edemiyor. Bunlar bir şekilde hücrenin içerisine giriyorlar, hücrenin fonksiyonlarını bozuyorlar. Örnek vermek gerekirse, erkek kurbağalar dişi kurbağaya dönüşüyorlar. Cinsiyet değişimi ilk 1950’li yıllarda İngiltere’de balıklar üzerinde yapılan bir deneyde gözlemlenmiştir” dedi.
“Su sümbülünün fitoremediasyon olarakta kullanabiliyor”
Yüksek Lisans Öğrencisi Gülşah Öztep “Su Sümbülü Bitkisinden Anaerobik Sindirimle Biyogaz Üretimi” konulu çalışması hakkında bilgiler verdi. Biyogazın öneminden bahseden Öztep, su sümbüllerinin kirlenmiş bölgeleri temizlemedeki etkisini vurguladı. Öztep “1970 yıllarından itibaren kullanılan petrol, artan petrol fiyatları, bu petrolün zamanla tükeneceği öngörüleri sonucunda kullanılan rafine edilen petrol ürünlerinin küresel ısınmaya etkileri, özellikle sera gazı oluşturması nedeniyle yenilenebilir enerji alternatiflerine gidilmiştir. Bu enerji alternatifleri hidroelektirik, güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütle olarak belirtilmektedir. Biz, biyokütle olarak biyogaz çalışıyoruz. Biyogazda ise biyokütlenin ayrı ayrı çürüme ile oksijensiz ortamda işlenmesi sonucunda elde edilen bir gaz oluşuyor. Bu gaz metan gazıdır. Metan gazı da biyogazın ısı değerine ulaşan ana maddedir. Bu metan gazını elde etmekte farklı sülfüratlar organik maddeler kullanılmaktadır” dedi.
Yüksek lisans öğrencisi Öztep, “Bizim kullandığımız biyogaz oluşumundaki substrat bileşimini su sümbülü üzerinden kullanıyoruz. Su sümbülü nedir diye sorarsanız, literatürde yabani otçul diye geçmektedir. Yabani otçul, su gölleri üzerinde büyük tabaka oluşturan ve çok hızlı büyüyen bir bitkidir. Bu tabakanın oluşması, o derelerin nehirlerin altına oksijen gitmesini engelliyor. Işığın gitmesini engelliyor. Bu sefer oradaki ekosistemi, habitatı bozuyor. Ayrıca sivrisinek üreme alanları oluşturuyor. Bunların yanında olumlu etkisi ise, su sümbülünün fitoremediasyon olarak da kullanabiliyor olmamızdır” diye konuştu.
Fitoremediasyon Nedir?
Fitoremediasyon, bitki yetiştirilerek kirlenmiş alanların kirleticilerden temizlenmesi işlemi olarak tanımlanıyor. Bitkiler organik ve inorganik kirleticileri bünyelerine alarak, biriktirerek, depolayarak veya parçalayarak kirli alanların temizlenmesini sağlıyor. Bu sayede kirlenmiş arazilerin düzenlenmesi veya stabilize edilmesi amaçlanıyor. Fitoremediasyon, diğer ıslah yöntemlerine göre sürdürülebilir, uygun maliyetli ve çevre dostu bir teknik olması nedeniyle önem taşıyor.