Prof. Dr. Gürüz, “Cumhuriyetimizin 100. yılında ‘Yerli ve Milli Aşı’yı milletimize hediye etmek istiyoruz”
Fatma Kübra Karadaş
Her yıl 24-30 Nisan tarihleri arası Dünya Aşı Haftası olarak kutlanıyor. Aşı farkındalığı oluşturulmak için belirlenen hafta boyunca dünya genelinde bilinçlendirme çalışmaları sürdürülüyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Aşı Bilimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Yüksel Gürüz, “Ege Üniversitesi olarak TÜBİTAK tarafından desteklenen 1004 projesi kapsamında çalışmalar sürdürüyoruz. Ülkemizin 2023 hedefi olarak Cumhuriyetimizin 100. yılında ‘Yerli ve Milli Aşı’yı milletimize hediye etmek istiyoruz” dedi.
Aşının insanlara hep can yakıcı ve korkutucu geldiğini fakat birçok hastalığa karşı aşı olmanın çok etkili olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gürüz; “Aşı, seyahatlerimiz esnasında da bizleri pek çok hastalığa karşı korur, ayrıca pek çok aşı devlet tarafından ücretsiz şekilde karşılanıyor. Devletimiz, ekonomik koşulların üzerinde bir gayret sarf ederek aşılanma programları yürütüyor” dedi.
Son zamanlarda sıkça tartışılan konu olan “ Yerli ve Milli Aşı”nın önemiyle ilgili konuşan Prof. Dr. Gürüz, “Her coğrafyanın kendine özgün hastalık etmenleri bulunuyor. Bu farklılaşma; bölgenin iklimi, bölgede yaşayan insanların hastalık etkenine karşı dirençleri gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Yerli ve Milli Aşı üretimi, sağlık sektöründe dışa bağımlılığı azaltacak, ülkeler arası sorunlarda sağlığın ambargo silahı olmasını engelleyecek, en önemlisi de ilaç ve aşılarımızın halkımızın gereksinimlerine ve ekosistemimizin koşullarına uygun şekilde üretilmesi yararını artıracaktır. Bu durum, bir yandan da dışa bağımlılığı azaltarak, dövize endeksli fiyatları ülke ekonomisine endeksli hale getirecektir. Dünya çapında her ne kadar küresel ilaç firmalarına bağımlılık geliştirilmiş olsa da küresel ilaç üreticileri, Türkiye’de meydana gelecek bir hastalık ile ilgili hazırlıklı olmayabilir. Bu nedenle mutlaka güvenceli bir sağlık alt yapısı oluşturmalıyız. Yerli ve milli aşının üretilmesindeki önemli bir diğer gerekçe ise biyoterörizmdir. Savaşta bir ülkeye bomba veya füze atmak yerine o ülke vatandaşlarını hasta edecek etkenleri havaya, suya ve gıdalara bulaştırmak sıcak savaştan çok daha az maliyetli ve sıfır risklidir. Hastalık ölümcül olmasa dahi kişileri yatağa bağladığında bakıcısı ile beraber iki kişiyi devre dışı bırakırsınız. Bu nedenle mutlaka biyoterörizm ajanlarına karşı mevcut güvenceli bir sağlık alt yapısı oluşturmalıyız” diye konuştu.
“Aşı, toplum sağlığının korunması açısından bir gerekliliktir”
Her aşı için 15-20 yıllık bir sürenin gerekebileceğini ve hatta bu sürenin bir ömür dahi sürebileceğini söyleyen Prof. Dr. Gürüz, “Maddi açıdan ise her aşı için 500 milyon ile 1 milyar Amerikan Doları arası harcama yapılmaktadır. Deneyimlerimizle ve gelişmiş teknolojileri kullanarak süreyi çok daha kısaltabilir ve aşıyı çok daha ucuz maliyetli üretebiliriz. Ege Üniversitesi olarak TÜBİTAK tarafından desteklenen 1004 projesi kapsamında çalışmalar sürdürüyoruz. 2023 hedefi olarak Cumhuriyetin 100. yılında yerli ve milli aşıyı milletimize hediye etmek istiyoruz” dedi.
Aşı hakkındaki olumsuz propagandalar nedeniyle aşı karşıtlığının oluştuğunu belirten Prof. Dr. Gürüz, “Bilimsel dayanağı kanıtlanmamış olsa da aşı karşıtlığının kendisine çok taraftar bulmasının nedeni, kişilerin bedenleri üzerinde tek söz sahibi olmalarıdır. Hiç kimseye isteği dışında sağlık adına dahi olsa yardım edemezsiniz. 500 kişinin içinden yalnızca bir kişi dahi aşılanmasa geri kalan 499 kişi için tehdit oluşturuyor. Yani aşı, toplum sağlığının korunması açısından bir gerekliliktir. Aşı yaptırmamak kişisel bir hak olsa da toplumsal olarak yanlıştır. Hiçbir bilimsel veriye dayandırılmadan maalesef toplumda aşıya karşı önyargı oluşturuluyor. Türkiye’de, çocuklarına aşı yaptırmayan ebeveynlerin sayısı artıyor. Oysa aşı, çocuk sağlığı açısından da son derece önemli. Dünyada her yıl doğan 120 milyon bebeğin 10 milyonu aşısız oldukları için ölüyor. Dikkat çekmek isterim ki Türkiye’de çocuk felcinin kökü aşı ile kazınmıştır. Gene Çiçek hastalığı da dünya üzerinden aşıyla yok edilmiştir. Tüm bunlar düşünüldüğünde aşının önemi anlaşılmaktadır” diye konuştu.