Radyo Ege Kampüs’te “Kadınlar Günü Özel Yayını”
İrem Şen-Ender Özke
İZMİR(Ege Ajans)- Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı tarafından düzenlenen “Dünya Kadınlar Günü” etkinlikleri kapsamında 100.8 frekansıyla yayın yapan Radyo Ege Kampüste özel yayın gerçekleştirildi. Özel yayına; Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri, Prof. Dr. Lale Kabadayı, Doç. Dr. Şerife Yalçınkaya, Prof. Dr. Alev Parsa, Prof. Dr. Nevin Koyuncu, Prof. Dr. Dilek Direnç, Prof. Dr. Güliz Uluç, Prof. Dr. Dilek Takımcı katıldı.
Özel yayın, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın “Dünya Kadınlar Gününü” kutladığı mesajın okunması ile başladı
İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dilek Takımcı, televizyon dizilerindeki kadın temsili hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. Takımcı, “Medyada özellikle televizyon dizilerinde kadın, erkek temsilleri gerçekten problemli. Erkek temsillere baktığımızda agresif, maço karakterlerin ön plana çıktığını görüyoruz. Kadın temsiline baktığımızda ezik, uzlaşmacı, şiddetten kaçmak için entrika yapmak zorunda kalan kadın figürleri ön plandadır. Medya kültürel resimleri oluşturuyor. Şiddet gören insan bir fotoğraf gibi hafızaya kaydediliyor, yeri ve zamanı geldiğinde çağırıp kendi hayatında uygulayabiliyor. Erkek şiddet uyguladığında ‘sadece şiddet uygulayan ben değilim, erkek adamım, erkek adam agresif olur’, gibi kültürel kodlarla normalize oluyor. Dizi dünyasının toplumsal cinsiyet temsilleri kadın erkek eşitliğine dair insani eşitlik açısından gerçekten problemlidir. Bunların bir an önce revize olması gerekiyor. Bizim kültürel kodlarımızı yeniden inşa ediyorlar” dedi.
“Ana akım sinema haz olgusu üzerine kurulmuştur”
Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Alev Parsa, “Dijital Medyada Kadının Yeri ve Siber Feminist Kavramı”na değinerek, “Teknolojinin cinsiyetçi olup olmadığı olgusu gündeme gelmiştir. 90’lı yıllarda ortaya çıkan feministler teknolojinin eril olmadığını, dişil nitelikte olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kendilerini siber feminist olarak adlandırmışlardır” dedi.
İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lale Kabadayı ise “Sinemada Kadın” konusuna değinerek, “Ana akım sinemada kadın temsili gördüğümüzde üretimden elini çekmiş tüketici, erkek tarafından kurtarılmaya muhtaç, güzellik tanımlaması yapılmış, mesela kilolu kadın kurtarılmaya değer değildir, ama güzel kadın kurtarılmaya değerdir, algısı oluşmuştur. Ana akım sinema haz olgusu üzerine kurulmuştur Sinema da toplumsal cinsiyet yargısı vardır, ataerkil yapının sinemada hakimiyeti ön plandadır. Her kadın yönetmen feminist yapıya sahip film yapamayabilir. Alternatif sinemaya yönelmeliyiz. Bu seneki Oscar Ödüllerinde de bunu gördük” dedi.
‘‘Cinsiyetçilik dilde başlar’’
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şerife Yalçınkaya, dilin şiddetine vurgu yaparak, “Biz kadınlar bu günün farkındalık günü olmasını önemsiyoruz, dilden gelen şiddet, üzerinde en az düşündüğümüz konu oluyor. Dilden gelen şiddet İstanbul Sözleşmesiyle hukuki yaptırım uygulanabilir hale geldi. Geleneksel kodlar ‘eksik etek’, ‘adam gibi’, kelimeler erkekleri yüceltirken, ‘kadın gibi’ dendiğinde kötü anlam taşır. Cinsiyetçilik dilde başlar, Türkçede eril, dişi ayrımı yoktur” diye konuştu.
“Kadın ve Edebiyat” konusu üzerine konuşan Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Direnç, “Kadın edebiyatı içinde var olan yazarlar ataerkil sistemin farkındadırlar. Eserlerinde bunu açıkça görüyoruz. Eserlerinde bu sistemi eleştirel bir tavır sergilerler” diye konuştu.
Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevin Koyuncu, “19’uncu yüzyıla gelinceye kadar edebiyatta kadın yazarları çok fazla göremiyoruz, ama kadın karakterler elbette ki edebiyatın başlangıcından itibaren var. Genellikle kadınların edebiyattaki rolleri toplumsal kurumların çerçevesine sığdırılmışlardır, bu da evlilik yoluyla olmuştur. Bunun dışında kalan kadınlarda vardır, bu normlara uymak istemeyen dışında kalan kadınlardır, bunlar edebiyat dünyasına damga vuran karakterler diyebiliriz” dedi.
İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güliz Uluç, “Kadın ve Hukuk” konusuna değinerek, “Kadın hakları dediğimiz zaman erkeklerle eşit, ekonomik, siyasal, sosyal haklara sahip olmalarını anlıyoruz. Yasalarımızda birçok düzenleme ve hukuk kuralları var bir yandan da bu kuralların nasıl uygulanması gerektiği ve mahkeme kararları var. Bu doğrultuda kadın hakları yasal bir çerçeveye oturtulmuştur. Evliliklerde kadınların önceki soy isimlerini ve eşlerinin soy isimlerini birlikte kullanmaları ön plandaydı. Son yasalara göre kadınların evlilik öncesi soy isimlerini kullanmalarına yeşil ışık yakılmıştır” dedi.