Türkiye’de kendi alanında tek örnek müze: “EÜ 100. Yıl Tarım Makineleri Müzesi”
Tarımın makineleşme tarihine ışık tutuyor
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Bölümü’nde yer alan, 1981 yılında Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılı dolayısıyla kurulan “100. Yıl Tarım Makineleri Müzesi”, tarımın makineleşme tarihine ışık tutuyor. Müze, bin 200 metrekare kapalı ve 275 metrekare yarı kapalı alana sahip. Müzede farklı özelliklerde 250’ye yakın makine bulunuyor. Türkiye’de kendi alanında tek örnek olan müzede genç nesillere geçmişten günümüze makine ve diğer aletler tanıtılıyor. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Teknolojileri Mühendisliği Bölümü Tarım Makineleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Aykas; 100. Yıl Tarım Makineleri Müzesi, tarımda makineleşme ve teknolojik faaliyetlerin tarım sektöründeki gelişmeleri konusunda bilgi verdi.
Prof. Dr. Aykas, “100. Yıl Tarım Makineleri Müzesi, Büyük Önder Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılı nedeniyle, o günkü adıyla Tarım Makineleri Kürsüsü’ nün aldığı karar sonucunda kutlama programları içerisine alınmış ve 1981 yılında devlet bakanlığının teklifi ile TBMM’de onaylanarak hayata geçirilmesi kararlaştırılmış. Biliyorsunuz, Ulu Önder Atatürk tarıma çok önem veren, Türkiye’nin kalkınmasının tarıma dayalı olmasını öngören, ülkemiz için önemli bir liderdi. Bu anlamda da Atatürk’e saygının göstergesi olarak böyle bir müzenin yapılması kararı alınmış. Yakın tarihi 1982 olarak kararlaştırılmış 1982- 1984 yılları arasında yapımı gerçekleştirilmiş olup 1984 yılında açılmıştır” diye konuştu.
Müzede o güne kadar kullanılmış tarihi değeri olan makinelerin toplandığını belirten Prof. Dr. Aykas, “Bunlar, farklı devlet kurumlarından, devlet üretme çiftliklerinden ve özel şirketlerden alınan makineler. Müzede neler var diye bakacak olursak; eski dönemlerde kullanılmış bir kuvvet makinesi, lokomobilimiz, 10 adet traktör, bölümümüz tarafından geliştirilmiş 10 adet prototip makine ve toplam 231 parça envanter mevcut. Bunlar, gerçekten tarihi değeri büyük parçalar. Önemli olan makineleri bunları sergiliyoruz. Müze o günkü adıyla Zirai Donatım Kurumu’nun ikiz gübre depoları şeklinde yapılmış” dedi.
“Tarımın her noktasında makine var”
Prof. Dr. Aykas, “Makinesiz ziraat yapılamaz. Bu, Atatürk’ün çok önemli bir sözü. Gerçekten de çok doğru söylenmiş bir söz. Tarımın herhangi bir noktasına odaklandığımız zaman görüyoruz ki her noktasında makine var. Dolayısıyla tarım makinelerini ve tarım makineciliğini mutlaka istenilen seviyeye çıkarmamız ve geliştirmemiz gerekiyor. Geçmişten bugüne tarım makineleri farklı aşamalar geçirmiştir. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak kendisini geliştirmiş, geliştirmeye de devam ediyor. Biz, teknolojik gelişmeler noktasındaki makineleri kullandığımız zaman üretimimizi karlı duruma getirebiliriz. Dünya ile rekabet edebilir hale getirebiliriz. Bunların gerisinde kaldığımız sürece gerçekten üretim maliyeti konusunda sıkıntılar yaşarız” dedi.
“Çağın teknolojisini yakalamalıyız”
Elektronik ve bilgisayar teknolojisini hem tarımsal hem de hayvansal üretimde yaygın bir şekilde kullanmaya başladıklarını ifade eden Prof. Dr. Aykas, “Bu kullanım alanının mutlaka artması ve ülke tarımında geniş bir biçimde yer alması gerekiyor. Çağın teknolojisini yakalamalıyız. Teknoloji sayesinde yorgunluktan, stresten veya herhangi bir nedenle kaynaklanan insan hatası artık daha aza indiriliyor. İnsan hatasının önüne geçen teknolojiyi kullanarak üretim zincirinde hata yapılmamaya çalışılıyor. Bu da verime, dolayısıyla ürün fiyatına yansıyor. Elektroniğin makine sektörüne girmesi, tarıma önemli bir boyut kazandırdı. Bölümümüz bu anlamda önemli çalışmalar yapıyor. Şu anda projelere dayalı olarak örneğin çiftlikte robot olarak tasarladığımız insansız otonom aracımız var. Bu çalışmalar bizim bölümümüz tarafından yapıldı. Bu robot, çiftlik arazisine giderek oradan veri topluyor. Biz buradan telefon ile kumanda ederek, çiftliğe yolluyoruz. Alanda veri toplayıp, bunların analizinin yapılmasını sağlıyoruz. Benzer şekilde meraların ıslahı noktasında bir robotumuz daha var. Arkasına bağladığımız ekipmanlar ile meralarda insansız olarak işlemleri rahatlıkla yaptırabiliyoruz” diye konuştu.
Prof. Dr. Aykas, “Bizim ülkemiz, bize bahşedilmiş kara parçası, bizim ülkemizde her şey yetişiyor. Dolayısıyla doğru mantık ve teknolojiyi kullanarak bu işin üstesinden gelmemiz gerekir. Bu işi sürdürülebilir bir şekilde yapmamız gerek. Topraklarımızın kaybedilmemesi gerekir. Tarımın yapılabilmesi için toprak gerekiyor. Toprağı uygunsuz bir şekilde işlersek, toprağı erozyona açarız. Elimizdeki toprağı kaybederiz. Ülkemizde yanlış yapılan işlemler sonucunda her yıl 10 santimetre kalınlığında Kıbrıs’ın büyüklüğünde en güzel alüvyon toprağımızı denizlere, barajlara akıtıyoruz. Bu noktada doğru politikalar geliştirmemiz gerekir” diyerek sözlerine son verdi.
Haber: Kardelen Bektaş- Enes Bjelak – Ozan Toktop