Doç. Dr. Akmeşe, “Öğrenme güçlüğü, okul çağı çocuklarında yüzde 10 oranında görülüyor”
Öğrenme Güçlüğü (Disleksi) Farkındalık Haftası
Doç. Dr. Akmeşe, “Öğrenme güçlüğü, okul çağı çocuklarında yüzde 10 oranında görülüyor”
* Doç. Dr. Akmeşe, “Toplumsal farkındalık arttıkça, aileler çocuklarının yaşadığı gelişimsel güçlükleri ve özel gereksinimleri daha erken fark ediyorlar. Bilinçli aileler ve bilinçli toplum ile çocukların yaşadıkları öğrenme sorunlarının erken dönemde fark edilmesi ve özel eğitim müdahale programları ile bu çocukların akademik öğrenmeleri, akran kabulleri ve sosyal yaşama aktif katılımları çok daha kolay oluyor” dedi.
Her yıl 1-7 Kasım tarihleri arası tüm dünyada “Öğrenme Güçlüğü (Disleksi) Farkındalık Haftası” olarak anılıyor. Dünya Disleksi Haftası dolayısıyla açıklama yapan Ege Üniversitesi Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (EÜ ÖZEM) Müdürü Doç. Dr. Pelin Piştav Akmeşe, “Öğrenme güçlüğü yaygın olarak kullanılan adı ile disleksi en sık rastlanan öğrenme bozukluklarından biridir. Öğrenme güçlüğü; okuma güçlüğü (Disleksi), yazma güçlüğü (Disgrafi), matematik güçlüğü (Discalculi) olmak üzere üç temel başlık altında toplanmaktadır ve okul çağı çocuklarında yaklaşık yüzde 10 oranında görülmektedir” dedi.
EÜ ÖZEM Müdürü Doç. Dr. Pelin Piştav Akmeşe, “Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi bünyesinde yeni hizmet vermeye başladığımız Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde öğrenme güçlüğü yaşayan çocukları değerlendirme ve özel eğitim programına alıyoruz. İlerleyen süreçte İzmir ve çevresi illerde öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenicilerde hizmet vermeyi hedefliyoruz” diye konuştu.
Öğrenme güçlüğünün en sık rastlanan öğrenme bozukluklarından birisi olduğunu ifade eden Doç. Dr. Pelin Piştav Akmeşe, “ Okul çağı çocuklarından öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin yaklaşık %80’i akıcı okuma ve okuduğunu anlama boyutlarında zorluklar yaşamaktadırlar. Bu çocukların okuduğunu anlamasını akıcı okuma becerisi, sözcük bilgisi, geçmiş bilgiler, motivasyon, bilişsel ve üstbilişsel stratejilerde yaşadıkları güçlükler etkilemektedir. Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin problem yaşadığı bir diğer önemli beceri alanı yazmadır. Yazma becerisi bilişsel süreçlerle birlikte motor becerilerin birlikte olmasını, el-göz koordinasyonunu ve motivasyonu gerektirmektedir. Öğrenme güçlüğü olan öğrenciler sıklıkla; harfleri birbirine göre oranlayamama, kelimeyi veya cümleyi eksik yazma, okunaksız yazma, sayfa boşlukları ve çizgilere göre konumlandıramama, yavaş yazma ve kopyalama, kelime atlama, harfler ve kelimeler arasında tutarsız boşluklar bırakma, alışılmışın dışında kalem tutma ve kol ve bedeni yazma sırasında uygun olmayan şekilde pozisyonlandırma gibi problemler yaşamaktadırlar. Ayrıca öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin en az dörtte birinde matematik öğrenmede çeşitli sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Matematik öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin çalışma belleğine ilişkin yetersizlikleri, problem çözmede güçlükler, görsel uzamsal zorluklar görülebilmektedir. Ayrıca öğrenme güçlüğü olan öğrencilerde belleğe ilişkin algılama, algıladıklarını bilgileri işlemleme ve kodlamada sorunlarının yanı sıra davranışsal olarak da sosyal becerilerde yetersizlik, düşük benlik algısı gibi sorunlarla karşılaşılabilmektedir” diye konuştu.
“Öğrenme güçlüğünün nedeni tam olarak bilinmiyor”
Öğrenme güçlüğünün nedeninin tam olarak bilinmediğini vurgulayan Doç. Dr. Pelin Piştav Akmeşe, “ Genetik faktörler ve çevresel faktörlerin öğrenme güçlüğüne sebep olduğu belirtilmektedir. Tanılama süreci ise eğitsel ve tıbbi değerlendirme olmak üzere iki boyutta ele alınmaktadır. Öğrenme güçlüğü olan öğrencinin tıbbi değerlendirmesi hastane ortamında çocuk ruh sağlığı uzmanı/çocuk psikiyatristi, çocuk nöroloğu, psikolog ve çocuğun durumuna göre diğer ilgili alan uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından gerçekleştirilmektedir. Eğitsel değerlendirme ise Rehberlik Araştırma Merkezleri’nde gerçekleştirilmektedir. Tanı ve değerlendirmeyi takiben öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerin güçlük yaşadığı alanlar (örneğin; yazma, akıcı okuma, okuduğunu anlama, matematik becerileri, bellek becerileri, sosyal beceriler vb) belirlenmeli ve ailenin desteğiyle güçlük yaşanan alanlara yönelik özel eğitim müdahale programları uygulanmalıdır” dedi.
Doç. Dr. Pelin Piştav Akmeşe, “Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerin eğitiminde temel amaç, çocuğun yaşıtları ile olan farkının kapanmasıdır. Hem genel eğitim hem de özel eğitim sürecinde öğrencilerin akademik öğrenme alanlarında güçlük yaşadıkları ancak gerekli fırsatlar ve destekler sağlandığında başarılı olabileceklerini unutmamak gerekmektedir. Bu bağlamda öğrencilere hem akademik destek hem de sosyal ve duygusal noktalarda ilgili uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından destek sağlanması önemlidir. Ayrıca öğrenme güçlüğü olan öğrencilere sınıf ortamında sınıf öğretmenleri, özel eğitim öğretmenleri ve rehber öğretmenler tarafından sağlanan destek öğrencinin sınıfın etkin bir parçası olmasında önemlidir. Okul ve sınıfta öğrencilerin yaşadıkları güçlüklerle beraber, öğrencinin güçlü olduğu alanlar belirlenmeli ve öğrenci bu alanlarda desteklenmedir. Öğrenme güçlüğünde, tanılama ve değerlendirme süreci, sosyal kabul, genel ve özel eğitim süreci ile farkındalık çalışmaları bir bütün olarak ele alınmalıdır. Her yıl 1-7 Kasım “Dünya Disleksi Haftası” olarak anılmaktadır. Bu haftada yapılan farkındalık etkinlikleri toplumun bilinçlenmesi açısından önemlidir. Toplumsal farkındalık arttıkça, aileler çocuklarının yaşadığı gelişimsel güçlükleri ve özel gereksinimleri daha erken fark etmektedirler. Bilinçli aileler ve bilinçli toplum ile çocukların yaşadıkları öğrenme sorunlarının erken dönemde fark edilmesi ve özel eğitim müdahale programları ile bu çocukların akademik öğrenmeleri, akran kabulleri ve sosyal yaşama aktif katılımları çok daha kolay olmaktadır” dedi.