İslam Bilim Tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin Anıldı

EÜ’de “İslam Medeniyetinde Bilimin Yayılması; Bilginler ve Batıya Etkileri” konferansı

 İslam Bilim Tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin Anıldı

 Asena Karcıer- Seray Açar

İslam bilim tarihinin tanıtılmasına yönelik önemli çalışmalar gerçekleştiren ve geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Prof. Dr. Fuat Sezgin, Ege Üniversitesi’nde (EÜ ) düzenlenen  “İslam Medeniyetinde Bilimin Yayılması; Bilginler ve Batıya Etkileri” konulu konferansla anıldı. EÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen konferans, Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Nuri Bilgin Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. İslam Tarihçileri Derneği Başkanı, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi ve  halen Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Şeker’in davetli konuşmacı olarak katıldığı konferansa EÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan, EÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Ayönü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Mert ile akademisyenler, idari personel ve öğrenciler katıldı.

Prof. Dr. Fuat Sezgin’in İslâm Medeniyeti ile ilgili çalışmaları olduğunu belirten Prof. Dr. Şeker, “Kuşkusuz öncelikle Türk Milleti olarak, biz İslam Medeniyetine mensup bir milletiz. Müslüman milletler, kendi millî ve kültürel özellikleri ile Kur’ân ve Sünnetin ışığı altında kendi medenî unsurlarını terkip ediyorlar ve ortaya bir medeniyet çıkıyor. Bu medeniyetin adı İslâm Medeniyeti’dir. Prof. Dr. Fuat Sezgin, bu medeniyetin ortaya koyduğu eserler üzerine önemli örnekler vermiş bir bilim insanıdır. Kendisi İstanbul’da yapılan NATO zirvesi vesilesiyle Topkapı Sarayı’nda bir sergi açıyor. Bu açılan sergide İslam’da bilim ve teknoloji eserleri sergileniyor. Bu sergide sergilenen eserler  hakkında Fuat Sezgin, ‘Bu eserler İslam Dünyası’nın bilimdeki seviyesini göstermesi açısından çok önemlidir’ diyor.  Peki, acaba o zaman İslam’da bilim nasıl gelişti, öncelikle bu soruyu sormak lazım” dedi ve bu konuya açıklık getirdi.

 “Sıfır sayısı Müslümanlar tarafından batıya kazandırılmıştır”

Bağdatlılar tarafından kurulan kütüphane ve çeviri merkezi olan Beytü’l-Hikmeden bahseden Prof. Dr. Şeker, “Beytü’l-Hikme’de hiçbir çekince göstermeden Müslüman âlimler ile gayrimüslim âlimler bir arada çalışıyor. Tercüme faaliyetleri bu şekilde gelişiyor. Müslümanlar bu bakımdan kendilerine yeterince güveniyor. Bu güven duygusudur ki; başka kültür ve başka düşüncelere kendini ifade etme fırsatının doğmasına neden olmuştur. İslâm vahyinin bizzat kendisi de bu medeniyetin kültürel ve fikri temellerini oluşturmuştur. İslâm’ın 150. yıllarında Abbasi halifesi Hint astronomlarını Bağdat’a davet etmiş ve onların beraberlerinde getirdikleri Sindhanta isimli eseri inceletmiş ve Arapçaya çevirtmiştir. Bu eser, çok hacimli olup, en çok gelişmiş astronomi ve matematik kitabıdır.  Eski Yunanlıların tanımadığı sıfır sayısı, böylece Müslümanlar tarafından batıya kazandırılmıştır. Hintliler arasında gelişen trigonometrik elemanlar böylece İslam dünyasına girmiştir. Batı’nın insanının el-Macesty adlı kitabı, Öklid’in geometrisi ve daha pek çok kitap Beytü’l-Hikme’de yapılan bu tercümelerle Arapçaya kazandırılmıştır. Hatta yalnız Arapçaya tercüme edilmekle kalınmamış, bunlar yorumlanmış, eksikleri tamamlanmış, yanlışları düzeltilmiştir. Öyle bir tercüme metodu uygulanıyor ki, oradaki eser sadece Arapçaya çevrilmekte kalmıyor, eser üzerinde çalışmalar devam ediyordu” dedi

İslamiyet’te tıp ve felsefe alanındaki gelişmelerden bahseden Prof. Dr. Şeker, “Tıp deyince aklımıza İbni Sina geliyor. İbni Sina’nın fizik, metafizik, tıp, biyoloji, matematik, mantık alanında yazdığı kitapların sayısını 276’ya çıkaranlar varsa da 57 yıllık ömründe 200’den fazla kitap yazdığı bilim adamlarınca ortaya konmuş bulunmaktadır.   276 değil ama 200 civarı olduğu bugün ulaşılan bir bilgidir. Tabi en meşhur eserlerinden birisi ‘El Kanun Fi’t- Tıp’ eseridir. Bu eser 13’üncü yüzyıldan 17’nci yüzyıla dek Batı üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu eserin 15 kez Latinceye çevirisi, bir kez de İbranice basımı yapılmıştır. Özel derslerle önce matematik programı öğrenen İbni Sina daha sonra tıp kitaplarını okumaya yönelmiştir. Felsefe alanında da El Kindî’yi  görüyoruz. İslâm felsefesinin kurucusu olarak kabul edilir. İkinci olarak Fârâbi ve İbni Sina felsefe alanında onu takip ederler. Aslında Kelâm’dan felsefeye geçişi sağlayan, onu terminoloji, metot ve sistemleri ile birleştiren Fârâbi, kendi dönemine kadar gelen bu birikimi yeni baştan izleyerek zengin bir külliyat halinde toplayıp değerlendiren de İbni Sina olmuştur. Nitekim Fârâbi’ye mantık alanındaki başarısından dolayı ‘Muallim-i Sâni’ yani ‘ikinci öğretmen’ denilmiştir. İbni Sina’ya da felsefeyi ve diğer bilimleri sistemli bir şekilde öğretici bir seviyeye getirdiği için ‘Eş-Şeyhu’r-Reis’ yani günümüzce rektörlerin rektörü denilmiştir” diye konuştu. Daha başka ilim adamlarını zikrederek onların çalışmalarından ve eserlerinden örnekler verdi.

Prof. Dr. Fuat Sezgin’in beş ciltlik kitabından bahseden Prof. Dr. Şeker, “ Bu kitap, hem teknik bilgiler hem de diğer beşerî bilimler hakkında Müslümanların yaptıklarını anlatan bir eserdir. Bu kitapta Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca diyor ki;  “Ümit ederiz ki; bu eser 800 yıl boyunca İslâm kültür çevresinde gerçekleştirilmiş başarılara yönelik küçümseyici yaygın kanaati de değiştirecektir” diye konuştu.

Etkinlik sonunda Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayönü, Prof. Dr. Şeker’e çiçek ve “Teşekkür Plaketi” verdi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir