Prof. Dr. Özbaran, “Disleksinin tedavisi; kaliteli ve yoğun özel eğitimdir”

5-11 Ekim Dünya Disleksi Haftası

Prof. Dr. Özbaran, “Disleksinin tedavisi; kaliteli ve yoğun özel eğitimdir”

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nazlı Burcu Özbaran, “5-11 Ekim Dünya Disleksi Haftası” kapsamında, halk arasında disleksi olarak bilinen özel öğrenme güçlüğünün nedenleri, teşhisi ve ailelerin dislektik çocuğa yaklaşımı gibi hastalığa dair önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Özbaran, disleksi tanısı konduktan sonra tedavisinin kaliteli ve yoğun özel eğitim olduğunu söyledi.

Disleksinin belirtilerinden ve tanısından bahseden Prof. Dr. Özbaran, “Özel öğrenme güçlüğü, dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme, matematik becerilerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle giden heterojen bir bozukluktur. Özel öğrenme güçlüğü olan çocuk ve gençler, zekâ düzeylerinin normal olmasına rağmen, öğrenmede ve okumada kronolojik yaşa göre beklenenden daha fazla güçlük, aşırı çabayla ya da yavaş sözcük okuma, okuduğunu anlamada güçlük yaşayabilirler” dedi.

“Kaliteli okul öncesi eğitim disleksi için koruyucu olabilir”  

Özel öğrenme güçlüğünün, kliniği okuma zorlukları ile giden alt belirti kümesine “disleksi” dendiğini ifade eden Prof. Dr. Özbaran, “Genelde halk arasında disleksi özel öğrenme güçlüğünü ifade etmek için kullanılır ancak özel öğrenme güçlüğü üst başlığı altında disleksi yanı sıra; yazı biçim bozuklukları, bitişik yazma, sayfa ve paragraf düzenini sağlayamama, dilbilgisi ya da noktalama yanlışları gibi yazılı anlatım sorunları belirtileriyle giden ‘disgrafi’ ve sayısal (matematik) bozukluğu dediğimiz, çocukların sayı algısı, sayı gerçekleri ya da hesaplama güçlükleri yaşadığı, sayıları, bunların büyüklüğünü ve ilişkilerini anlamasının zor olduğu ‘diskalkuli’ de bulunmaktadır” diye konuştu.

Disleksinin nedenlerinin arasında en çok genetik etmenlerin ön plana çıktığının altını çizen Prof. Dr. Özbaran, “Disleksi nedenleri arasında en çok kalıtımsal, genetik etmenler ön plana çıkmaktadır. Erken doğum, doğumsal komplikasyonlar çevresel faktörler olarak sayılabilir. Yine İngilizce gibi saydam olmayan dillerde, yatkınlığı olan çocukların daha çok klinik belirti ortaya çıkarttığı da bilinmektedir. Kaliteli okul öncesi eğitimin disleksi yatkınlığı olan çocuklarda belirtilerin ortaya çıkmasında koruyucu ve önleyici olabileceği de bilinmektedir” dedi.

“Ebeveyn eğitimi hastalıkta önemli”

Anne, baba veya eğitmenlerin disleksi hastalarına yaklaşımı konusunda da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Özbaran, “Anne babaya psikoeğitim vermek tedavinin başlangıcıdır. İyi bir özel eğitim programı oluşturmak, okul ortamının çocuğa destek verecek şekilde düzenlenmesi, okul içi bireysel eğitim programlarının özel eğitime paralel yürütülmesi önemlidir. Bir çocuk ve ergen psikiyatristinin takibinde olmak, olası çıkabilecek ek psikiyatrik ve psikososyal sorunları öngörüp çocuğu disleksisi nedeniyle travmatize olmayacağı ortamı sağlamak, eşlik eden psikiyatrik hastalıkların tedavisini düzenlemek ve bu şekilde çocuğun ve gencin ruh sağlığını korumak tedavinin temelidir” dedi.

“Dislekside en birincil tedavi: korumak”

Disleksi teşhisinde ve tanısında her zaman bir çocuk ve ergen psikiyatristinin muayenesi ve değerlendirmesinin esas olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özbaran, “Tanı için her zaman bir çocuk ve ergen psikiyatristinin muayenesi ve değerlendirmesi esastır. Detaylı gelişim, aile öyküsü ve anamnez alınması, çevresel ve genetik etmenlerin gözden geçirilmesi, ek psikiyatrik ve tıbbi bir hastalığının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Psikiyatrist gerek görürse tanı için yardımcı ölçek, test ve tıbbi inceleme isteyebilir” dedi.  Dislekside en birincil tedavinin korumak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özbaran, “En birincil tedavi korumaktır. Erken yaşta ses farkındalığının oluşturulması, iyi bir okul öncesi eğitimi koruyucu olabilir. Disleksi tanısı konduktan sonra tedavisi; kaliteli ve yoğun özel eğitimdir. Eşlik eden psikiyatrik hastalıkların gözden kaçırılmaması ve psikiyatrik tedavisi, disleksi için alınacak özel eğitimden faydalanma oranını artıracaktır. Disleksiye çok yüksek oranlarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun (DEHB)  da eşlik ettiği bilinmektedir. Özel öğrenme güçlüğüne sıklıkla eşlik eden DEHB, depresyon, kaygı bozuklukları, otizm spektrum bozukluğu gibi hastalıkların tedavisi önemlidir” diye konuştu.

“EÜ olarak sosyal biliş ve beceri eğitimleri düzenleyeceğiz”

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Anabilim Dalında yürütücülüğünü üstlendiği “Özel Öğrenme Bozukluğu Olgularında Sosyal Biliş ve Dismorfolojik Özellikler” başlıklı uzmanlık tezinin yayın aşamasında olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özbaran, “Bu çalışmada özel öğrenme güçlüğü olan çocukların hem tıbbi hem de sosyal biliş alanındaki defisitlerini detaylı inceledik. Önceden beri olan klinik gözlemlerimizi bir araştırmada çalışmak çok ufuk açıcı oldu. Sosyal beceri konusunda gereksinimleri olduğunu klinik olarak gördüğümüz bu grup çocukların, yaşıtlarına göre bazı zihin kuramı testlerinde daha geride olduğunu tespit ettik. Bu açıdan da Anabilim Dalı olarak sosyal biliş ve beceri eğitimleri düzenlemeyi planlamaktayız” diye konuştu.

Ayrıca bölümde özel öğrenme güçlüğü tanısı olan çocuk ve gençlerin özel alt birim polikliniklerinde çok yakından hem tıbbi hem psikososyal olarak takip edildiğini belirten Prof. Dr. Özbaran, “Yine erken tanılama polikliniğimizde de risk faktörü olan çocuklar, erken dönemde tespit edilip koruyucu ruh sağlığı olarak gerekli önlemler alınarak aile ve okul ile birlikte çalışılmaktadır” diye konuştu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir